22 Haziran 2010 Salı

Yeni Bir Seri 2

"Tamam Öcek, neden saatini geri almayı unuttun, panik yapma tamam yav, aslında yap ! Yani şu an tüm dünyada seninle beraber toplaaaam 3128 kişi var ve siz bi saat ilerdesiniz. Türkiye'de toplam 7 kişi var ve İstanbul'da sadece sen varsın." demesiyle " ehe, daha iyi ya lan, geleceği görüyoruz işte" demem ve ardından yine bi ağlamaklı olmam bir oldu. "Napıcam yani ben olmaz ki öyle bişey, dedim "dünyada kalanlar biz miyiz şimdi". Oğlum bas bas bağırmıyo muyuz gece 4te saatlerinizi geri almayı unutmayın diye! Almayan insanların da aralarından seçiyoruz böyle "kal o zaman 1 yıl o zamanda da gör ebeninkini" diye. Ben tabi artık ne yapacağımı şaşırdım, peki napmam lazım şimdi benim alınca geri döncek miyim ? dedim. "Yok hocu bu yıl böyle takıl burda, ben sana kuralları söylicem şimdi ona göre yaşar gidersin." dedi.

Kuralları söylemeye başladığında "galiba sıçtım, 1 hafta sonra vizeler var, okul uzicak, zaten sıkıcı ders mers, 1 seneyi burda geçirriz şimdi dallama gibi off" diye düşünmeden edemiyordum ki. "17. istersen işlerini halledip, eski (yani 1 saat önceki) zamanda varmışsın gibi takılabilirsin. Mesela ödevini yapıp ver, sınavını yap ver bu şekilde." demesi "obaaaaa" nidama ve " oki, hacı sen var bana bu kağıdı görüşürüz" dememe neden oldu ve 18 kurallık kağıdı aldım, teşekkür ettim ve içi dolu ama insansız şehrime bir baktım. Herşey benimdi, bir kafeye oturup, çayımı koydum, kekimi aldım. Bu kadar talihsiz olay içimi kıymıştı. Gerçi kekler akşamdan kaldığı için biraz dandikti ama olsun. Kural kağıdını katlayıp cebime koydum.

2 Gün sonra yalnızlıktan sıkılmaya başlamıştım, şu adamı bulup diğerlerinin nerelerde olduğunu öğreneyim dedim ama yok adam gelmedi, bağırdım çağırdım gelmedi. Çok sıkıcı bi durum İstanbul'da yalnız kalmak. Bu paragrafta ne kadar sıkıldığımı anlamanız gerekiyor. Bakkala gittim, hazır yemek aldım, yedim her günüm böyle mi geçecek derken vize zamanı geldi. Kocaeli'ye gitmek için arabanın anahtarını aldım, malum tren otobüs filan çalışmıyor. Fakülteye gittim ama kimseler yok saate baktım ulan 1 saat sonra sınav var kimse yok. Ne biçim sistem kurdularsa tüm insanlık sadece ben ve geri kalan 3127 kişiden oluşuyordu şu saatlerde. Neyse gittim sınav olan hocanın odasına aldım sınav kağıdımı doldurdum notlardan baka baka, sınav saatinden 2 saat sonra da odaya koydum diğer sınav kağıtlarının arasına. Sınavlarımı bu sayede başarıyla geçiyordum ki beni buldu şu zamancı arkadaş.

"Napıyorsun Öcek ?" dedi. "Sıkıldım hacı ya, valla kafam allak bullak oldu sınavlardan, jetlag oldum, çıkar beni şu işkenceden" dedim. Ama kaşınan bendim ve o da öyle dedi."Ulan senden iyisi var mı? tüm sınavları çat çat yaptın, daha ne istiyosun? yürü git benim asabımı bozma" dedi."Tamam abi, kusrabakma" diyince gitti.

Neyse uzatmayalım, dedim ki: ben burda çıkacam arkadaş, o ilk gün gördüğüm çocuk aklıma geldi "o ibnede bi ibnelik var" diye düşündüm. Kural kağıdına göz gezdirdim ki 18. kuralı okumadığımı farkettim. 18.de şöyle diyordu: "İlk gün gördüğünüz o çocuğun yaşamınızın hangi döneminde kim olduğunu anladığınız an zamanınıza döneceğiniz andır". Kafama sıçayım ki o gün adamın elinden kaptım 1 haftayı bu boş dünyada boşa geçirdim.

devamı haftaya.